KİRLENEN RUHUN TEMİZLİĞİ ANCAK TEVBE İLEDİR
İslâm dininde maddî şeylerle kirlenen bir vücudu, bir elbiseyi, bir mekânı temizlemek vazife olduğu gibi günahla, yani manevî kirlerle kirlenen bir ruhu temizlemek de bir vazifedir.
Malumdur ki Allâhü Teâlâ, bizleri, bir imtihan için yaratıp bu dünyaya göndermiş, birtakım vazifeler ile mükellef tutmuştur. Bizim dünya ve âhiret saadetimizin devamı ancak bu vazifelere riâyetle mümkündür. Bu vazifeleri yapmayanlar, Allâhü Teâlâ’nın mukaddes emirlerine muhalefet etmiş olurlar. Böyle bir kimsenin kadri alçalmış, kalbi kararmış, ruhu kirlenmiş, kendisi azâba müstehak olmuş olur. Artık bu hâlde yapılacak şey tevbedir, istiğfardır. Kirlenen bir ruhun nezâfeti, temizliği ancak bunlar ile kâbildir.
Bu sebeple günahlar ile kirlenen ruhları, kalpleri, tevbeyle, istiğfarla, güzel ahlâkla, güzel amellerle temizlemeye, nurlandırıp süslemeye çalışmalıdır. Manevî temizlik, bunlar ile tecellî eder.
Günahların bir kısmı, yalnız, Allâhü Teâlâ’nın haklarına aittir. Diğer bir kısmı da insanların haklarına aittir. Birinci kısımda insan, kalben pişman olup Allâhü Teâlâ’dan mağfiret dilemeli, bir daha öyle bir günahta bulunmamaya katiyen karar vermelidir.
Eğer işlenen günah, küfrü icap ettirecek bir mâhiyetteyse hemen tecdîd-i iman, tecdîd-i nikâhta bulunmalıdır (iman ve nikâh tazelenmelidir). Namaz ve oruç gibi kazâsı lâzım gelen bir ibadetin terki hâlindeyse hemen bunu kazâ etmelidir.
Günahların insanlarla alâkalı kısmında ise yine kalben bir pişmanlık duyarak hem Allâhü Teâlâ’dan mağfiret dilemeli, hem de hakkına girilen kimseden helâllik istemelidir. Kendisini râzı etmeye ve o hakkı ödemeye çalışmalıdır.
İnsan, pâk, masum bir hâlde dünyaya getirilmiştir. Kirli, günahkâr bir hâlde âhirete gitmekten sakınmalıdır. Yâ Rabbi! Bizi uyandır, bizim dualarımızı, tevbelerimizi kabul buyur! Âmîn.
Malumdur ki Allâhü Teâlâ, bizleri, bir imtihan için yaratıp bu dünyaya göndermiş, birtakım vazifeler ile mükellef tutmuştur. Bizim dünya ve âhiret saadetimizin devamı ancak bu vazifelere riâyetle mümkündür. Bu vazifeleri yapmayanlar, Allâhü Teâlâ’nın mukaddes emirlerine muhalefet etmiş olurlar. Böyle bir kimsenin kadri alçalmış, kalbi kararmış, ruhu kirlenmiş, kendisi azâba müstehak olmuş olur. Artık bu hâlde yapılacak şey tevbedir, istiğfardır. Kirlenen bir ruhun nezâfeti, temizliği ancak bunlar ile kâbildir.
Bu sebeple günahlar ile kirlenen ruhları, kalpleri, tevbeyle, istiğfarla, güzel ahlâkla, güzel amellerle temizlemeye, nurlandırıp süslemeye çalışmalıdır. Manevî temizlik, bunlar ile tecellî eder.
Günahların bir kısmı, yalnız, Allâhü Teâlâ’nın haklarına aittir. Diğer bir kısmı da insanların haklarına aittir. Birinci kısımda insan, kalben pişman olup Allâhü Teâlâ’dan mağfiret dilemeli, bir daha öyle bir günahta bulunmamaya katiyen karar vermelidir.
Eğer işlenen günah, küfrü icap ettirecek bir mâhiyetteyse hemen tecdîd-i iman, tecdîd-i nikâhta bulunmalıdır (iman ve nikâh tazelenmelidir). Namaz ve oruç gibi kazâsı lâzım gelen bir ibadetin terki hâlindeyse hemen bunu kazâ etmelidir.
Günahların insanlarla alâkalı kısmında ise yine kalben bir pişmanlık duyarak hem Allâhü Teâlâ’dan mağfiret dilemeli, hem de hakkına girilen kimseden helâllik istemelidir. Kendisini râzı etmeye ve o hakkı ödemeye çalışmalıdır.
İnsan, pâk, masum bir hâlde dünyaya getirilmiştir. Kirli, günahkâr bir hâlde âhirete gitmekten sakınmalıdır. Yâ Rabbi! Bizi uyandır, bizim dualarımızı, tevbelerimizi kabul buyur! Âmîn.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.