Cenab-ı Hak, tüm canlıları olduğu gibi insanoğlunu da erkek ve kadın olmak üzere iki ayrı cins olarak yaratmış, fakat bunları bir bedenin azaları gibi birbirinin tamamlayıcısı kılmıştır. Azaların farklı işleri yapmakla vazifeli olmaları birisinin diğerinden daha az ehemmiyetli olmasını icap ettirmez. Sadece aralarında Mevla’mız tarafından tespit edilen vazife ve sorumluluk farkları vardır. Üstünlük ise takva iledir.
Kur’an-ı Kerim bu yüce hakikati, şu veciz üslubu ile beyan eder:
“Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, O'ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdardır.”[1]
Erkeklerden Allah dostları, yani evliyâullah olduğu gibi kadınlardan da Allah dostları vardır. Allah dostları Kur’an-ı Kerim’de şöyle tarif edilmektedir:
“Bilesiniz ki, Allah’ın dostlarına hiçbir korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de. Onlar ki Allaha iyman etmişlerdir ve hep takvâ ile korunur dururlar.”[2]
Dikkat edilirse burada iman ve takvaya vurgu yapılmış, fakat Allah’a yakınlık hususunda cinsler arasında bir ayırım yapılmamıştır. Şu kadar var ki velilerin dereceleri, takvalarının mertebelerine göre farklılık arzeder.
Allah-ü Zülcelal Hazretleri saliha kadınları methederken şöyle buyurur: “Saliha kadınlar, itaatkârdırlar. Allah’ın (kendilerini) koruması sayesinde onlar da “gayb”ı korurlar.”[3]
Müfessirler bu Ayet-i Kerime’yi tefsir ederken şöyle demişlerdir: “Saliha kadınlar; dini doğru yaşayıp hayır yapanlardır ki onlar, Allah’a ve eşlerine itaat ederler. Eşleri yanlarında olmadıkları zamanda da namuslarını, eşlerinin mallarını ve üzerlerine vacip olan Allah’ın hukukunu korurlar. Allah da onları korur. O halde siz de o hanımlara iyi muamele edin.”[4]
Ehl-i Sünnet inancına göre kadınlardan peygamber gelmemiştir, fakat evliya gelmiştir. Bunların varlığı Kur’an-ı Kerim ayetleri ve Hadis-i Şeriflerle sabittir.
Mesela Fir’avn’ın hanımı Asiye validemiz ile İsa aleyhisselam’ın annesi Hz. Meryem bunlardandır.
Bu meyanda âlemlerin Efendisine ilk iman eden, hak davasında onu yalnız bırakmayan, tüm servetini Allah’ın Rasulü ve yüce İslam Dini uğrunda harcamaktan çekinmeyen Hz. Hatice validemizi; Peygamber Efendimiz’in neslinin kendisi vasıtasıyla devam edegeldiği muhtereme kızı Fatıma validemizi; takvası, ilmi dirayeti, iffeti ve zühdü, yani dünyaya rağbet etmemesi ile bilinen, aynı zamanda Kur’an ayetleri ile tezkiye edilen Hz. Aişe validemizi ve Peygamber Efendimiz’in diğer zevcelerini hatıra getirmemek mümkün müdür?
İslam tarihi; asr-ı saadetten sonra da Râbiat’ül-Adeviyye, Seyyidet Nefise, Halife Harun Reşid’in hanımı Zübeyde Hatun gibi bilinen ve bilinmeyen nice saliha hanımlara şahitlik etmiştir.
Yakın tarihimize ışık saçan nice Allah dostu saliha hanımlar vardır ki bunlar, köşelerinde ibadetle meşgul olmakla kalmamışlar, İslami ilimleri öğreterek irşat ettikleri nice hanım talebelerle neslin ıslahına vesile olmuşlardır. “Cennet annelerin ayakların altındadır.”[5] Hadis-i Şerif’inin sırrına mazhar olan bu değerlere her zaman dua ve minnet borcumuz vardır.
[1] Hucurat, 13
[2] Yunus, 62-63
[3] Nisa, 34
[4] Taberi Tefsiri, Nisa Suresi, 34
[5] Nesâî, Cihad, 6
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.