Yüce Rabbimiz bizleri ibadet etmek ve O’na kullukta bulunmak için yaratmıştır. Kur’an-ı Kerim’de, “Ben cinleri ve insanları, ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.”[1] buyurulmaktadır. Ancak ibadetin sadece belirli zamanlarda değil, bir ömür boyu devam etmesi gereken bir kulluk vazifesi olduğunu unutmamak gerekir.
İbadet geçici bir zaman için değil, her zaman yapılmalıdır. İbadeti Ramazan-ı Şerif gibi mübarek günlere veya darda kaldığımız zamanlara tahsis etmek, ancak gaflet ve cehaletle açıklanabilir. Cenâb-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de “Hemen Rabbini hamd ile tesbih et ve secde edenlerden ol. Ve sana (gelmesi) kesin olan (ölüm) gelinceye kadar da Rabbine ibadet et!”[2] buyurmak suretiyle ibadetin muayyen bir zamanda değil, ömür boyu devam etmesi icap ettiğini açıkça ifade etmiştir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de bir Hadis-i Şeriflerinde: “Amellerin Allah katında en sevimli olanı, az da olsa devamlı olanıdır.” buyurmuşlardır.[3]
Devamlı ve düzenli ibadet etmenin ruhumuz ve bedenimiz üzerinde olumlu birçok tesiri vardır. Namaz, oruç, zikir ve dua gibi ibadetler insan ruhunu dinlendirir ve kalbe huzur verir. “Kalpler ancak Allah’ı zikretmekle huzur bulur.”[4] ayeti bunu açıkça ifade eder.
İbadetler, kişiyi günahlardan uzaklaştırır. Ankebut Suresi’nde bu hakikat şöyle beyan edilir:
“(Resûlüm!) Kitab'dan sana vahyedileni oku ve namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz hayasızlıktan/utanmazlıktan ve kötü sayılan şey(ler)den alıkoyar.”[5]
İbadetler aynı zamanda sabır ve iradeyi güçlendirir. Oruç, sabır eğitimi verirken, zekât yardımlaşma ve paylaşma şuurunu artırır, hac ise kulluk şuurunu pekiştirir.
Beden sağlımızın temini ve hayatımızın devamı için maddi gıdalara ihtiyaç duyduğumuz gibi ruh sağlımızın temini ve ebedi hayatımızın garantisi için de manevi gıdalara ihtiyaç duyarız.
Ruhumuzu tatmin edecek manevi gıda ibadetlerdir.
Nefsani duygularla ruhani duyguları karıştırmamak bu hususta ehemmiyet arzeder.
İbadette devamlılığın temini ondan zevk almakla mümkündür. Zevkle ibadet yapabilmek için de dikkat edilmesi icap eden bazı hususlar vardır. Bunlardan birincisi iyi niyetle ve ihlasla ibadet etmektir. Allah rızasını gözeterek yapılan ibadetler kalıcı olur. İhlasla yapılan ibadetlerden elde edilecek sevabı Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle izah eder:
“Allah Teâlâ iyilikleri ve kötülükleri (ezelde) yazdı, sonra şöyle açıkladı: Kim bir iyilik yapmayı kasteder fakat yapamazsa Allah (c.c.) onun için katında tam bir iyilik yazar. Eğer kastettiği iyiliği yaparsa (o zaman da) kendi katında on sevap (hatta kişinin niyetine ve amelinin düzgünlüğüne göre) yedi yüz ve daha çok katına kadar sevap yazar. Kim bir kötülük işlemeyi kastedip onu yapmazsa Cenab-ı Hak onun için kendi katında tam bir iyilik yazar. Şayet kastettiği kötülüğü yaparsa Allah onun için bir kötülük yazar.”[6]
İkincisi, ibadette daim kılması için Allah’a yalvarmaktır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) her namazın arkasında şöyle dua etmeyi tavsiye buyurmuşlardır: “Allah’ım seni zikretmek, sana şükretmek ve güzelce ibadet etmek hususunda bana yardım et!”[7]
Üçüncüsü, salih kimselerle beraber olmaya gayret etmektir. Zira salih kimseler, ibadet hususunda örnek oldukları gibi iyiliğe de teşvik ederler.
İbadet Allah’a kulluk demektir. Allah’a kulluğa razı olmayanlar nefsin köleliğinden kurtulamazlar.
[1] Zariyat, 56
[2] Hicr, 98-99
[3] Buhari, 6456, Müslim, 783
[4] Ra’d, 28
[5] Ankebut, 45
[6] Buhari, 6491, Müslim, 131
[7] Ebu Davud, 1522
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.