Mübarek Gün ve Geceler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Mübarek Gün ve Geceler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Temmuz 2025 Cumartesi

Aşure Günü

Zamanı ve mekânı yaratan Hz. Allah (c.c.), bazı mekânları şerefli kıldığı gibi bazı zamanları da içinde vuku bulan müstesna tecelliyât sebebiyle şerefli kılmıştır. Bu mukaddes zamanlardan birisi de “Aşure Günü”dür.

Diğer ümmetler tarafından da bilinen ve tarih boyunca hürmet edilegelen “Aşure Günü”nde meydana gelen bazı mühim hadiseler şunlardır:

Yerlerin ve göklerin yaratılması, Âdem aleyhisselam’ın tevbesinin kabul edilmesi, Musa aleyhisselam’ın Firavun’un şerrinden kurtulması ve Firavun’un helak olması, İbrahim aleyhisselam’ın dünyaya gelmesi ve Nemrud’un ateşinden kurtulması, Eyyub aleyhisselam’ın hastalıktan şifa bulması, Yunus aleyhisselam’ın balığın karnından kurtulması, Süleyman aleyhisselam’a saltanat verilmesi, Nuh aleyhisselam’ın gemisinin Cudi Dağı üzerinde durması. Hz. Hüseyin Efendimizin (r.a.) şehit edilmesi de Âşûre gününde olmuştur. Kıyametin Aşure günü kopacağı da Hadis-i Şerifle bildirilmiştir.[1]

Görüldüğü üzere kendisinde birçok tecelliyatın zuhur ettiği, nice müşkillerin çözüldüğü böyle bir günün bereketinden istifade etmek için uyanık olmak, bugünü ibadet, tazarru ve iltica ile geçirmek elbette hayırların anahtarı olacaktır.

İbn-i Abbas (r.a.) hazretlerinden gelen bir rivayete göre Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Medine-i Münevvere’ye Hicret buyurduğunda Yahudilerin Aşure günü oruç tuttuklarını gördü ve “Bu ne orucudur?” diye sordu. “Bugün büyük bir gündür. Bugün Allah’ın (Azze ve Celle), İsrailoğullarını Firavun’dan kurtardığı gündür. Musa (a.s.) (Allah’ın bu lütfuna şükür için) oruç tutmuştur (biz de tutarız).” dediler.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.); “Biz, Musa (aleyhisselam’ın sünnetini ihya)ya sizden daha layıkız.” buyurdu ve o gün oruç tuttu, ashabına da tutmalarını emreyledi.[2] Böylece Aşure orucu vacip oldu. Ancak Ramazan orucu farz kılındıktan sonra Âşûre günü oruç tutmak vacip olmaktan çıkmış, Muharrem ayının 9’uncu günü ile birlikte tutmak sünnet olmuştur.

Âşûre gününde infakta bulunanlara ve ibadet edenlere Allah-ü Teâlâ büyük sevaplar ihsan eder. Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Her kim Âşûre günü çoluk çocuğuna cömert davranırsa, Allah-ü Teâlâ senenin tamamında ona rızık genişliği verir.”[3] buyurmuştur.

Tabiin’in büyüklerinden Süfyan-ı Sevri (r.a.): “Biz bunu elli sene tatbik ettik, rızık genişliğinden başka bir şey görmedik.” demiştir. Âşûre gününde yapılması tavsiye edilen ibadetler de vardır ki şunlardır:

Âşûre gününde eve ufak-tefek erzak alınırsa bir sene boyunca evde bereket olur. En az on Müslümana birer selam veya bir Müslümana on defa selam verilir. Fakir fukara sevindirilir. Âşûre günü gusledenler bir sene ufak tefek hastalık görmezler.

10 defa şu dua okunur: “Sübhânellâhi mil’el-mîzân ve müntehe’l-ılmi ve mebleğa’r-rızâ ve zinete’l-arş.”

Aşure gününe mahsus olmak üzere kuşluk vaktinde 2 rekât namaz kılınır. Her rekâtta 1 Fatiha-i şerife, 50 İhlas-ı şerif okunur.[4]

Allah’ın rızasına kavuşup cennetine girebilmek için bu mübarek günleri ibadetle geçirmeye gayret etmek icap eder. Al-i Imran suresinin 133. Ayet-i Kerime’sinin Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır.

“Rabbinizin mağfiretine, genişliği göklerle yer arası kadar olan ve takva sahipleri için hazırlanmış bulunan cennete koşun.

[1] Dua ve İbadetler, Fazilet Neşriyat

[2] Buhari, 3943

[3] Taberani, Mu’cem’ül-Evsat, 9302

[4] Dua ve ibadetler, Fazilet Neşriyat

21 Mart 2025 Cuma

KADİR GECESİ

 

Ramazan-ı Şerif ile birlikte ümmet-i Muhammed’e tahsis edilen muazzam lütuflardan birisi de KADİR GECESİ’dir. Kur’an-ı Kerim kendisinde indirilen bu gece, yine Kur’an-ı Kerimde kendisine tahsis edilen bir sure ile şöyle anlatılmaktadır:

“Şüphesiz biz onu (Kur’ân’ı) Kadir Gecesinde indirdik. Kadir Gecesinin ne olduğunu bilir misin? Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlıdır. Melekler ve Ruh (Cebrâil) o gecede, Rablerinin izniyle her türlü iş için iner de iner. O gece, tanyeri ağarıncaya kadar bir selamettir.”[1]

Sure-i Celile’de anlatılan KADİR GECESİ’nin özelliklerine kısaca göz atalım.

Kelamların en güzeli olan Allah kelamı Kur’an-ı Kerim bu gecede indirilmiştir. O Kur’an-ı Kerim ki muttakiler için hidayet kaynağı, müminler için şifa ve rahmettir.

Kadir Gecesi’ni ibadetle ihya etmenin bin aydan daha hayırlı olduğu ifade buyrulmuştur ki bin ay, 83 sene 4 aya tekabül eden bir zaman dilimidir. Bu zaman dilimi, insanoğlunun yaşayabileceği uzunca bir ömre bedeldir.

Meleklerin ve Ruh’un yani Cebrail aleyhisselamın bu gecede yeryüzüne indiklerinden bahsedilmektedir ki sene boyunca şeytanların istilasının ızdırabını yaşayan ruhlarımız, Kadir gecesinde meleklerle birlikte olmanın huzuruna erer.

Akşam vaktinden tan yeri ağarıncaya, yani imsak vaktine kadar her şey selamet üzeredir. Bir başka rivayete göre de o zaman zarfında melekler tarafından müminlere selam verilir.

Tüm bu özellikler; hiç şüphesiz Kadir Gecesi’nin kadrini bilen, o geceyi gafletten uyanmış olarak ibadetle geçiren, günahlarından pişmanlık duyarak göz yaşı döken, Allah’a muhtaç olduğunun şuuru içinde el açıp yalvarmakla değerlendiren müminler içindir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu manayı şöyle izah buyurmuşlardır:

“Kim Kadir Gecesi’nde inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek kıyam eder yani namaz kılarsa geçmiş günahları affolunur.”[2]

Hz. Aişe (r. anha) Validemiz anlatıyor: “(Rasulüllah’a) dedim ki: Ya Rasulellah! Şayet hangi gecenin Kadir Gecesi olduğunu bilirsem ne (diyerek) dua edeyim? Rasulüllah (s.a.v.): “Allahım, şüphesiz sen çok affedensin, affı seversin, beni de affet!” diye dua et buyurdular.”[3] Bu tavsiye, tüm ümmet-i Muhammed için kıyamete kadar geçerlidir.

Allah-ü Teâla birtakım hikmetlere binaen bazı hususları kullarından gizlemiştir. Bunlar mesela; cuma gününde duaların kabul olunma saati, insanın ecelinin ne zaman olduğu, kıyametin ne zaman kopacağı gibi şeylerdir.  Kadir Gecesi’nin ne zaman olduğu da bunlardan birisidir. Şayet kesin olarak bildirilmiş olsaydı, bazı kimseler ibadeti bu geceye hasredip diğer zamanlarda ibadet etmeme tembelliğine kapılabilirlerdi. Bu gecede yapılacak ibadetin sevabı fazla olduğu gibi, bilerek işlenen isyanın da günahları çok olurdu.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) den rivayet edilen Hadis-i Şeriflerde Kadir Gecesi’nin Ramazan’ın son on gününün tekli gecelerinde aranması gerektiğine dair beyanlar mevcuttur.

Birçok ulema, Ramazan ayının 27. gecesinin Kadir Gecesi olmasını kuvvetle muhtemel görmüşler ve bu geceyi ihya edegelmişlerdir. Bununla birlikte diğer geceleri de aynı niyetle ihya etmeye gayret edilmelidir. Nitekim İslam büyükleri: “Her gördüğünü Hızır bil, her geceyi Kadir bil!” buyurarak bu hakikate işaret etmişlerdir.

 

[1] Kadir Suresi, 1-5

[2] Buhari, Savm, 11 (1901)

[3] Müsned-i Ahmed bin Hanbel, 6/171

28 Şubat 2025 Cuma

RAMAZAN-I ŞERİF VE KUR’AN-I KERİM


RAMAMZAN

Bütün bereketlerin toplandığı, müminlerin umumi affa, mağfirete ve hidayete nail olduğu bu ayın, Ayeti Kerimede ifade edildiği üzere çok önemli iki özelliği vardır. Birincisi, İslam’ın 5 esasından biri olan oruçtur. Diğeri de Kuran-ı Kerimdir ki bu ay, faziletini bu ayda indirilmeye başlanan Kuran-ı kerimden almıştır.

 Nitekim okumuş olduğu Bakara suresinin 185.ayeti kerimesinde mealen şöyle buyruluyor: “Ramazan ayı, öyle bir aydır ki insanlara

doğruyu bildiren, doğruluğa ait apaçık delillerden ibaret olan, hakla

bâtılı ayırt eden Kur’ân-ı Kerim, bu ayda indirildi. Sizden kim, bu aya

erişirse orucunu tutsun…”

Ayeti kerimede de ifade buyrulduğu üzere ramazanı şerif ile Kuranı

kerim arasında sıkı bir münasebet vardır. Kuranı kerim Ramazanı şerifte

indirilmeye başlandı. Ayrıca her sene Ramazan-ı şerifte Cebrail (as) iner,

o ana kadar inmiş olan ayetleri sırası ile tamamen okur, efendimiz  (sas)

de takip ederdi. Yani mukabele yaparlardı. Efendimiz (sas)in irtihal

edecekleri sene Cebrail(as) iki defa gelmiş ve iki defa aynı şekilde Kuranı

kerim hatmedilmiştir. Bu bakımdan Ramazan-ı şerifte Kuranı kerimi hiç

değilse bir defa hatmetmek sünnettir. Bunun mukabele şeklinde olması

ise ayrıca sünnettir. Onun için günlük meşgalelerin arasında gaflet edip

Kuran-ı Kerim okumaktan, onun nurlu ikliminden  uzaklaşan; ama

kalbinde onun hasretini taşıyan  müminler, Ramazan-ı Şerifin gelmesini

fırsat bilerek mukabele okuma , Kuran-ı Kerimi hatmetme programlarını

şimdiden yapmaktalar.

Ayrıca okulların da tatil olması çocuklarımıza, yaz kurslarına giderek

Kur’an-ı Kerimi ve yüce dinimizin güzelliklerini öğrenme fırsatını

vermektedir.

 Ramazanı şerifin nurlu iklimi ile kuranı kerimin nuru birleşince

terbiyesine memur olduğumuz çocuklarımızın manevi dünyalarında

güzel tesirler bırakması daha kolay olacaktır. Ayrıca hem çocuklarımız

hem de onlara sebep olan başta anne ve babaları olmak üzere bu

hizmete emeği geçen herkes çok daha büyük dereceler kazanacaktır.

Çünkü Ramazanı şerifte yapılan her hayrın derecesi kat kat fazla

verilmektedir.

Namaz sahih olacak şekilde Kur’an okumayı öğrenmek, genç ihtiyar,

erkek kadın her Müslüman için farz-ı ayn’ dır. Hutbeme mevzu olarak

okuduğum hadisi şeriflerinde , “Kalbinde Kur’an-ı Kerimden hiçbir ayet

bulunmayan kimse harap olmuş ev gibidir” buyuran Peygamber

Efendimiz (s.a.v.), Eshabına önce iman esaslarını telkin etmişler, daha

sonra da Kur’an-ı Kerim okumayı öğretmişlerdir.Bu itibarla, “Ben

mü’minim, ben Allahın kulu ve O’nun Resûlü’nün ümmetiyim.”diyen

herkes, Kur’ân-ı Kerîm’e alâka duymak, onu öğrenmek ve imkânı

nisbetinde öğretmek mecburiyetindedir. Zira Kur’ân-ı Kerim’e ne kadar

çok alaka duyulursa, maddi-manevi o kadar çok fayda elde edilir.                       

 Kur’an-ı Kerim’i okumak bir ibadet, hem de Allah katında ecir ve sevabı

en yüksek olan bir ibadettir.

 Hadisi şerifte şöyle müjdelenmiştir:

“Kim  Kur’an-ı okur, helalini helal, haramını haram bilerek gece

gündüz onunla amel ederse, Cenab-ı Hak o kimsenin etini ve kanını

ateşe haram kılar. Onu itaatkar, faziletli elçi meleklerle beraber kılar.

Kıyamet günü geldiği zaman da Kur’ân-ı Kerim onun lehinde delil

olur.”

Ne mutlu Ramazanı şerifin nurlu iklimini fırsat bilip Kuranı kerimin

muazzam faziletlerine nail olanlara…

25 Şubat 2025 Salı

Ramazan-ı Şerif ve Oruç


RAMAZAN AYI

Âlemlerin Rabb’i Allah’a hamdolsun. Resûlü’ne, Âline ve Ashâbına salât ü selâm olsun.

Ramazan-ı Şerif Zâtü’l- Buht ve Sırr-ı Ehadiyet’le alâkalıdır; Zât-ı İlâhînin tecelliyâtına mazhardır.

Farz oluşu: “Ey iman edenler! Sizden evvelkilere oruç farz kılındığı gibi, sizin üzerinize de farz kılındı. Umulur ki sakınırsınız.” (Bakara, 182) âyet-i celîlesiyle bildirilmiştir.

Farz oluşu:

Cenâb-ı Hak aklı yarattı ve ona:

– Ben kimim? buyurdu. Akıl:

– Beni yaratansın, ben ise âciz bir kulum, dedi.

Cenâb-ı Hak :

–Senden aziz şey yaratmadım, buyurdu.

Nefsi yarattı ve ona:

­– Ben kimim? buyurdu.

Nefis:

Ben benim, sen de sensin, deyip âsi oldu.

Allahü Teâlâ onu, yüz sene ateşte yaktı, yine sordu, nefis yine aynı şeyi söyledi. Yüz sene açlık ateşinde bıraktı. Nefis ıslah olup Cenâb-ı Hakk’ın varlığını ve birliğini kabul etti. Allahü Teâlâ  da onu ıslah için orucu farz kıldı.

Orucun farz olmasına bir sebep de, nefsi terbiye edip takvâya ulaşmak ve melekiyet sıfatı kazanmaktır.

Nükte:

Âdem A.S. cennette men edilen meyveden yediğinde, onun eseri midesinde bir ay kaldı. Bu sebeple evlâtları, bir ay açlık ve susuzlukla (oruçla) emir buyuruldu ki, mideleri zararlı şeylerden temizlensin…

Geçmiş ümmetlere de farz kılındı,” buyurulmasında nükteler var.

Ramazan-ı Şerifin ilk günü, akşamla yatsı arasında “Yâ Rabb’î! Ramazan-ı Şerifle müşerref kıldığın için teşekküren” diye niyet edip iki rekât sevinç namazı kılınır.

Birinci rekâtta, bir Fatiha, bir İnnâ a’taynâ; ikinci rekâtta, bir Fatiha, bir İhlâs-ı Şerif okunur.

Namazdan sonra:

70 Salavât-ı Şerîfe,

70 İstiğfar okunur ve duâ edilir.

Terâvih namazı sünnet-i müekkededir. Her namazda olduğu gibi bunda da, zamm-ı sûre olarak en az 42 harf (Kevser Sûresi kadar) okumak vaciptir. Kasten aşağı okunduğunda namazın iâdesi lâzım gelir.

Tâdil-i erkâna riâyetle Elemtere’den aşağısıyla kılana, hatim sevabı verilir. Bu sûrelerde noksanı olanlar da öğrenmiş olurlar.

Bu mübarek ayda her gün:

100 İstiğfar,

100 Salavât-ı Şerîfe,

100 İhlâs-ı Şerif,

100 Tevhid-i Şerif okumakta büyük sevap var.

Evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu kurtuluşa sebep olan bu mübarek ayın her gecesinde tesbih ve teheccüt namazı kılıp Hatm-i Enbiyâ okunmalı. Son on günde de her gün Hatm-i İstiğfar edip yetmiş salâvât-ı şerîfe okumanın sevabı da sayılara sığmaz. Cenâb-ı Hak muvaffakiyetler ihsan eylesin!

* * *

ORUCUN FAZÎLETİ

Oruç gizli ibâdet olup dikkatle edâ edildiğinde, şeytana yardımcı olan nefsin isteklerini kırar  ve insanı nice hayırlara ulaştırır.

Bir maymunla 5, 10, 15 yaşlarındaki çocuklara birer elma verip; “Kim elmasını akşama kadar yemezse, yirmişer elma ve başka hediyeler vereceğim” dense, maymun hemen yer; aklı eren, inancı tam olan yemez, karşılığını görür. Sabredemeyen de maymun gibi zayıf irâdesinin mahrumiyeti içinde kalır, dünya ve âhrette hüsrana uğrar.

H.Ş.: “Oruç zihni tasfiye eden ibâdetlerin kapısı, kötülüklere mâni olan kalkan, bütün iyiliklere ulaştıran nurdur.”

H.Ş.: “Oruçlunun uykusu ibâdet, sükûtu tesbih, amelleri kat kat kıymetli ve duâsı makbuldür.”

H.Ş.: “Oruç sabırdır. Sabredenlerin mükâfatı hesapsızdır. Oruç diğer ameller gibi değil, o iç sırrıdır.”

Hadîs-i Kudsî’de “Oruç benim içindir. Onun mükâfatını ben ihsan ederim” buyurulmuştur.

H.Ş.: “Oruçlu için iki ferahlık var:

1- İftar vaktinde ferahlar

2- Rabb’isine kavuşunca ferahlar.”

 Her gece “Farz olan Ramazan-ı Şerif orucuna” diye niyet etmek lâzımdır. Bu niyetle sahura kalkmak kâfi ise de, niyet etmek evlâdır.

İftardan yarım saat evvel, yalvarmaya başlayıp “Yâ Rabb’î, sen affedicisin, affı seversin, beni affet” diye istiğfar ve niyazda bulunmalı.

Zira; her ibâdetin sonunda duâlar kabul olduğu gibi, orucun son saatinde de duâlar ret olunmaz.

Ramazan-ı Şerif, şânı yüce bir aydır. Bu ayda namaz, zikir, oruç, sadaka gibi yapılan her nâfile ibâdete, diğer aylarda yapılan farzların mükâfatı gibi ecir verilir. Farz ibâdetlere de yetmiş kat fazlası ihsan olunur.

İmam-ı Rabbânî Hz., “Farza nispetle nâfile ve sünnet, deryadan bir damla kadardır,” buyurmuştur.

H.Ş.: “Bu ayda bir oruçluya iftar ettirmek günahların affına sebep olur, akrabâ ve taalukâtı cehennemden çıkarılır ve oruçlunun sevabı, aynen o kişiye de verilir.”

Ramazan- Şerif dâvetleri bu sebebe dayanmış olsa gerektir.

H.Ş.: “Bu ayda hizmetçisinin işini hafifleteni Allahü Teâlâ affeder, cehennemden âzat eder.”

Bu ayda iyi amellere muvaffak olan kişiye Allahü Teâlâ o senenin tamamında muvaffakiyet ihsan eder. Eğer gaflet, tefrika ve perişanlıkla geçerse, o sene onun için perişanlık olur.

Kulluk makamına münasip olan, sahuru tehir, iftarda acele etmektir. Bu, aczini ve ihtiyacını ortaya koymaktır.

H.Ş.: “Oruçlunun ağız kokusu,Allahü Teâlâ yanında miskten sevimlidir.”

H.Ş.: “Ramazan-ı Şerif geldi diye sevinen kişinin cesedini Allahü Teâlâ cehenneme haram kılar.”

H.Ş.: “Allahü Teâlâ Ramazan-ı Şerifin ilk gecesinde hitap eder: «Bize muhabbet edene biz de muhabbet ederiz. İstiğfar edip af dileyeni Ramazan hürmetine mağfiret ederim.» Ve Allahü Teâlâ amelleri yazan meleklere «Müminlerin hayır işlerini, sevaplarını yazın, günahlarını yazmayın» diye emir buyurur ve geçmiş günahlarını da affeder.”

Hâsılı; Ramazan-ı Şerif orucunu özenerek edâ eden kimsede haller değişir, ahlâk-ı İlâhî ile sıfatlanır ve her hususta huzur hâsıl olur. orucun kerâmeti, fazîleti ve üstünlükleri saymakla bitmez.

Allahü Teâlâ Musa A.S.’a buyurdu:

“Ümmet-i Muhammed’i iki zulmetten korumak için iki nur verdim: Kabir ve kıyâmet zulmetinden kurtarmak için Ramazan-ı Şerîfin nuru ile Kur’an-ı Kerîm’in nurunu ihsan eyledim.”

Yani bunlar, hakları ödendiği taktirde kabir suâlinden, kıyâmet hesabından; iki büyük felâketten selâmet vesilesi olurlar.

İsâ A.S. seneyi oruçla geçirdiğinden, bütün vücûdu nur olmuştu. Civarındaki melekleri ve rûhânîleri görürdü. Allahü Teâlâ’ya:

– Yâ Rabb’i! Benden fazla devlete mazhar kıldığın kulun var mı? niyazında bulundu.       

Allahü Teâlâ:

–Âhir zaman Nebîsi Muhammed Mustafa’nın ümmetleri, senede bir ay Ramazan orucu tutacaklar. Onların bu ameli senin orucundan efdal olacak, buyurdu. İsâ A.S.:

– Yâ Rabb’î, onlar ayda bir defa mı iftar edecekler?

– Hayır.

– On beş günde bir mi?

– Hayır.

– Yâ Rabb’î, üç günde bir mi iftar edecekler?

– Hayır. Sahurda yemek suretiyle günde bir iftar edecekler, buyurunca başını secdeye koyup Cenâb-ı Hakk’a günlerce niyazda bulundu. Ve:

– Yâ Rabb’î beni o peygambere ümmet eyle, diye yalvardı.

Kezâ, İsâ A.S., Kur’an-ı Kerîm’in ruhu olan Fâtiha-i Şerîfe’nin, Kur’an-ı Kerîm’in kalbi olan Yâsîn-i Şerîf’in ve Tahâ Sure-i Celîlesinin Arş-ı Âlâ’daki esrarını, makamlarını ve nurlarını görüp:

–Bunları bana ihsan buyur, diye duâ ettiğinde, Allahü Teâlâ:

– Onlar Habîbim’e mahsustur, buyurdu.

İsâ A.S. bu ümmetten olma arzusundaki ısrarından dolayı âhir zamanda, Hz. Mehdî devrinde nüzûl edip müştereken decâcilenin habâsetine son verecekleri eserlerde gelmiştir. İsâ A.S. gibi büyük bir peygamber Muhammet ümmetinden olmuştur.

 

Kezâ, Mûsa A.S. Tur-i Sînâ’da:

Yâ Rabb’î, bana Kelîm’im, buyurdun, kelâmını işittirdin. Benden üstün devlete mazhar kıldığın bir kulun var mı? niyazında bulundu. Allahü Teâlâ:

– Yâ Mûsa! Seninle kelâm ederken aramızda yetmiş bin perde var. Âhir zaman Nebîsi Habîbim Muhammed Mustafa’nın ümmetleri Ramazan orucu tutacaklar, bu sebeple vücûtları zayıflayıp renkleri sararacak, iftar vakti duâ ve niyazda bulunacaklar. Onlardan 70 bin perdeyi kaldırıp duâlarını kabul edeceğim buyurdu.

Hâsılı, Ramazan-ı Şerifin kerâmetiyle orucun faziletinden; Tesbih ve teheccüt namazlarıyla, istiğfarla istifadeye çalışmanın zarûretini anlamak lâzım… Çünkü gönüllere ilâhî rahmetin nüfûzu ve füyüzât-ı ilâhînin gelmesi için, günâh paslarını silmek icap eder.

Nasıl ki, mühürlü şişenin mantarı, kapalı kutunun ağzı açılmadan içine bir şey girmezse, kirli gönüllere de ağır misafir gelmez. Âzâları temizlemeden ilâhî nurlar tecellî etmez.

İmam-ı Rabbânî K.S. Ramazan-ı Şerîf’in üstünlüğünü şöyle beyan etmiş:

“Kişi sevdiği ile beraberdir” hadîs-i şerifi hükmünce Mümin kul, Allahü Teâlâ ile beraberdir; Ramazan-ı Şerif ve orucun kerâmetiyle mânevî beraberliğe mazhariyet vardır…”  

Lâkin bildirilen bunca inâyet ve kerâmetlerden istifadeye çalışıp zevk almaz da, Ramazan-ı Şeriften ve oruçtan şikâyet eder; günler uzun, oruç ağır, oruçtan usandım, bu ibâdet azaptır gibi sözler ederse, küfre girer, dikkat lâzım. Her mükâfat meşakkati nispetindedir.

H.Ş.: “İnsanların hayırlısı, ömrü uzun ameli hayırlı olan; insanların şerlisi de ömrü uzun, ameli fenâ olandır.”

Hayır da, şer de bu âlemde kazanılır. Mümin  bu günlerde uyanık, temkinli ve dikkatli olmalı. Bununla kalmayıp etrafına da sahip çıkmalıdır.

H.Ş.: “Ramazan-ı Şerifte ilim meclisinde bulunan kimsenin her adımına bir senelik ibâdet sevabı yazılır, Arş’ın altında benimle beraber olur. Kim Ramazanda cemaate devam ederse, Allahü Teâlâ kıyâmet günü her rekâtına nimetlerle dolu bir şehir verir.”

H.Ş.: “Kim Ramazanda ana babasını memnun ederse, Allahü Teâlâ o kimseye rahmetiyle nazar eder. Ben de, cennet için o kimseye kefil olurum.”

Haberde gelmiştir: “Ramazan kıyâmet günü güzel sûrette huzur-u ilâhîde secdeye varır, hakkını edâ edenlere şefaat eder, kurtulmalarına sebep olur.”

Haberde gelmiş: “Ramazan hilâli görülünce Arş, Kürsî, melekler, «Ümmet-i Muhammed’e müjdeler olsun» derler.”

H.Ş.: “Ramazan-ı Şerifin ilk gecesinden itibaren semâvat ve cennet kapıları açılır, son gecesine kadar kapanmaz.”

H.Ş.: “Ramazan-ı Şerifte kılınan namazın her secdesine Allahü Teâlâ 70 bin sevap ihsan eder.”

H.Ş.: “Arş-ı Âzam’da Hazırat-ı Kudüs isimli nurdan bir makam var. Orada toplanan melekler sırf oruç tutup teravih kılanlar için tesbih eder, duâda bulunur, teravih vakti müminlerle beraber namaz kılar ve onlar için hacet dilerler.”

H.Ş.: “Tam imanla sevabını umarak, Ramazan orucunu tutan kimsenin geçmiş günahları affolunur.”

Hadis-i şerifin şerhinde: “Bu müjde, orucu severek, sevinerek, uzun günleri ganimet ve güçlüğü nimet bilerek edâ edenler içindir,” demişler. (Mektûbât-ı Şerif, İhyâ-i Ulûm, Mecâlis-i Abdüllatif S. 44’den 50’ye kadar.)

Seyyid Abdülkadir Ceylânî Hazretleri’nden:

Cenâb-ı Hak, hudutsuz rahmetiyle, nâfile namaz ve oruçları, farz borçlara mahsup edeceğini beyan etmiştir. Şu halde: Tesbih, Teheccüt, Duhâ ve Evvâbîn gibi Nâfileleri ihmal etmek, ahmak lık olur.

* * *

KADİR GECESİ

Kur’an-ı Azîmüşşân Kadir Gecesinde toplu olarak Levh-i Mahfuz’dan yedinci kat semada meleklerin kıblesi olan Beytü’l- İzze’ye (Beytü’l- Mâmur’a) indirilmiş, sonra yirmi üç senede Resûlüllah S.A.V.’e lüzûmuna göre kısımlar hâlinde indirilmiştir.

Diğer büyük kitaplar da, Ramazan-ı Şerifte nâzil olmuştur.

Haberde gelmiş ki: “Cennet dört kimseye âşıktır: Kur’an okuyan, dilini tutan, açları doyuran, Ramazanda oruç tutan…”

H.Ş.: “Allahü Teâlâ, ümmetime, diğer ümmetlere vermediği beş şeyi ihsan buyurdu:

­1- Ramazanda birinci gecesi, Allahü Teâlâ iman sâhiplerine rahmetle nazar eder ve bu kullarına hiç azap etmez.

2- İftar vakti oruçlunun ağız kokusu, Allahü Teâlâ yanında her kokudan sevimlidir.

3- Melekler Ramazanın her gece ve gündüzünde oruç tutanların affı için duâ ve niyaz ederler.

4- Allahü Teâlâ, oruç tutanlara Ramazan-ı Şerif içinde cennetten yer tâyin eder ve cennete: «Yakında dünya sıkıntılarından kurtarıp ikram edeceğim kullar için süslen, hazır ol!» buyurur.

5- Ramazan-ı Şerifin son gününde, o ayda oruç tutanların tamamını affeder ve iş yapanlara işi bitirince ücretleri verilir.” (Riyâzü’’- Sâlihîn)

Ramazan-ı Şerifin ve o ayda oruç tutanların üstünlükleri saymakla bitmez.

Cenâb-ı Hak cümlemize bu ayın feyzinden hakkıyla istifade etmek müyesser eylesin. Bihürmeti esrâri seyyidilmür-selîn. Âmin.

* * *

BÂZI HUSUSLAR

Yemek içmekte, “Vücûda sıhhat, İbâdete kuvvet, dîne hizmet olsun” diye niyet edip, ibâdette, sünnete uymak lâzım. Sabahtan akşam hazırlığına  koyulup nefsin isteklerine hizmet etmek,  şehveti artırır, orucun ruhu ölür. (Kimyâ-yı Saâdet)

H.Ş.: “Namaz burhandır (delil); zekât, temizlik; oruç, bedene sıhhattir.” (Şir’a) 

Muhammed bin Yemânî K.S. buyurdu:

“Araştırdım:

1- Doktorlar; en şifalı yemek, açlık ve az yemektir, dediler.

2- Hakîmler; hikmete erişmek ve faydalı ilim öğrenmek için en faydalı hal, açlık ve az yemektir, dediler.

3- Âbitler; Allahü Teâlâ’ya ibâdet etmekte en faydalı şey, açlık ve az yemektir, dediler.

4- Zâhitler; dünya derdinden kurtulmak, zühde ermek için en faydalı şey, açlık ve az yemektir, dediler.

5- Âlimler; hâfıza kuvveti için en faydalı şey, açlık ve az yemektir, dediler.

6- Hükümdarlar; en güzel gıda açlık ve az yemektir, dediler.

Ben de oruca devam etmeyi seçtim.”

H.Ş.: “Ramazan-ı Şerife erdiği halde oruç tutmayan âsi bir gencin, azap melekleri tarafından demir değnekle dövülerek yüzüstü cehenneme sürüklendiği, tevbe ve istiğfar etmeden rahmet ayını geçirdiğinden affına bir sebep bulunmadığı” beyan buyurulmuştur. (Nüzhetü’l- Ebsar)

Ramazan-ı Şerifte:

– Sahuru geciktirip, iftarda acele etmek.

– İftar vaktine yarım saat kala istiğfar ve duâ ile meşgul olmak.

– İftar duâsını okuyup “Yarınki Ramazan-ı Şerif orucuna” diye niyet etmek.

– Hafif yemek, mideyi fazla yemek ve su ile yormamak.

         – Bu ayda bol sadaka vermek, yemek yedirmek.

         – Çok Kur’an-ı Kerîm okumak.

         – Faydasız ve çirkin sözden, yalan ve gıybetten sakınmak.

– Lâf taşımamak.

– Kimseye cefa ve düşmanlık etmemek.

– Riyâlı sözden sakınmak.

– Münakaşa etmemek, “Ben oruçluyum” deyip kesmek, sükût edip zikirle meşgul olmak.

– Son on günde îtikâf etmek mühim noktadır.

Bütün büyükler Resûlüllah S.A.V.’e uyarak Ramazan-ı Şerifin son on gününde yatakları dürmüş, ibâdete koyulmuştur. (Kimyâ-yı Saâdet)

         Gıybetle yalan, orucu ifsat eder denilmiş. Orucu ifsat etmese de zararın büyüklüğü bildirilmiştir.

Resûlüllah S.A.V., açlık ve susuzluktan son derece bunalan iki kadına, kusmalarını emretti. Çıkardıkları kanlı et parçalarını gösterip:

“İşte bunlar, helâl yemekle oruç tuttular; fakat haramla bozdular” buyurup, kadınların gıybet ettiklerini bildirmiştir.

H.Ş.: “Bir kimse yalan söylemeyi, sahte işlerle uğraşmayı terk etmeden, onun yeme ve içmeyi terk etmesine Allahü Teâlâ’nın ihtiyacı yoktur.”.

H.Ş.: “Nice oruçluların kârı, sadece açlık çekmek; nice namaz kılanların kârı da, yorgunluk ve uykusuz kalmaktan ibarettir.”

Bu mübarek ve ziyâfet ayında, az amele çok sevap verildiği bilinip, gafleti atarak ibâdete gayret etmeli… orucunu gönül hoşluğu ile severek, sevinerek tutup onu dünyada ve âhrette saâdete sebep bilmeli.

Münâcât:

Büyüklerden biri:

Bir derviş gördüm. Kâbe eşiğine başını koymuş, dertli dertli ağlıyor ve şöyle niyaz ediyordu:

“Yâ Gafûr, Yâ Gaffâr! Sen bilirsin ki, pek zalim, pek câhil olan insan, kulluk vazifesini sana lâyık bir sûrette yerine getiremez. Sana ibâdette kusur ettiğim için özür dilemeye geldim.

İbâdetime güvenmiyorum. Âsiler günahtan tevbe ederler, ârifler ibâdetten istiğfar ederler, âbitler ibâdetin mükâfatını, tâcirler malın bahasını isterler…

İlâhî! Ben kulun ümit getirdim. Dilenmeye geldim, ticârete gelmedim. Bana; sana yakışanı yap, bana yakışanla muâmele etme. Beni affet, günahlarımı bağışla…

İşte yüzümü eşiğine koydum. Kul bir şey teklif edemez. Ne buyurursan razıyım.” der de, dertli dertli ağlardı…

Ağla azizim, ağlayan güler…

***

 Kâbe kapısında diğer birini gördüm. ağlayarak, şöyle diyordu:

“İlâhî! Tâatimi kabul et, demiyorum. Günahıma af kalemi çekmeni diliyorum:”

Abdülkadir Ceylânî’yi (K.S.) gördüm, Kâbe’nin çakıl taşları üzerine yüzünü koymuş, naz ve niyaz ederdi:

“İlâhî! Beni affet. Eğer mutlaka azaba dûçâr etmek mukadder ise, kıyâmet gününde beni gözsüz haşret ki, iyiler karşısında mahcup olmayayım. Her seher vakti rüzgâr estikçe aczimi bilerek yüzümü topraklara sürüyor ve şöyle diyorum:

Rabbi’im! Seni hiç unutmayan bu kulunu affet…”

Hâlinde irfan nûru görülen bir genç, Kâbe örtüsüne yapışmış:

“İlâhî; Ulûhiyetinde şerîkin yok ki, hâlimi ona arz edeyim. Saltanatında vezirin yok ki, onu rahmetine vasıta edeyim…

Eğer sana itâat etmişsem, senin fazl u kereminledir. Bu ihsan sana lâyıktır.

Eğer günah işlemişsem, o da senin adl ü taktirinle meydana geldiğinden, benim üzerime hüccet izhar etmek yine sana mahsustur.

Üzerime ilâhî hüccetin sübûtu ve sana karşı benim delilimin sükûtu hakkı için beni affet”, diye nâz ü niyaz eder, derin ve dertli dertli yalvarırken cânib-i İlâhîden:

“Benim dergâh-ı ehadiyetime hâcetini arz eden şu sâdık kul, cehennem azabından kurtulmuştur” nidâsı işitildi.

İbrahim bin Edhem K.S.:

İlâhî! âsî kulun geldi sana,

Günahını söyleyerek, duâ ederek…

Eğer affedersen ki, sen ehilsin buna.

Reddedersen, senden başka kim acır âciz kuluna! 

12 Şubat 2025 Çarşamba

BERAT KANDİLİ



Berat gecesi, Şaban ayının 15. gecesidir. Tefsirlerde Kur’an-ı Kerimin, Levh-il-mahfuza bu gece indirildiği bildirilmektedir.  Âyet-i kerimede mealen buyuruluyor ki:

(Apaçık olan Kitab’a andolsun ki, biz onu [Kur’anı] mübarek bir gecede indirdik. Elbette biz insanları uyarmaktayız.) [Duhan 2,3]

Her sene, Şaban ayının on beşinci Berat gecesinde, o senede olacak şeyler, ameller, ömürler, ölüm sebepleri, yükselmeler, alçalmalar, yani her şey Levh-i mahfuzda yazılır. Resulullah efendimiz, bu gece, çok ibadet, çok dua ederdi.

Şaban ayında niçin çok oruç tuttuğu sorulduğu zaman Resulullah efendimiz buyurdu ki:

(Şaban öyle faziletli bir aydır ki, insanlar bundan gafildir. Bu ayda ameller, âlemlerin Rabbine arz edilir. Ben de amelimin oruçluyken arz edilmesini isterim.) [Nesai]

Bu konudaki hadis-i şeriflerden bazıları şöyledir:

(Berat gecesi göklerin kapıları açılır, melekler müminlere müjde verir ve ibadete teşvik ederler.) [Nesai, Beyheki, A, Münziri]

(Şabanın 15. gecesini ibadetle, gündüzünü de oruçla geçirin! O gece Allahü Teâlâ buyurur ki: “Af isteyen yok mu, affedeyim. Rızk isteyen yok mu, rızk vereyim. Dertli yok mu, sıhhat, afiyet vereyim. Ne isteyen varsa, istesin vereyim” Bu hâl, sabaha kadar devam eder.) [İbni Mace]

(Şaban ayının 15. gecesi, rahmet-i ilahi dünyayı kaplar, herkes affolur. Ancak haksız yere müslümanlara düşmanlık besleyen ve Allahü teâlâya ortak koşan mağfiret olunmaz.) [Beyheki]

(Berat gecesini ganimet, fırsat biliniz. Çünkü belli bir gecedir. Kadir gecesi çok büyük ise de, hangi gece olduğu belli değildir. Berat gecesinde çok ibadet ediniz. Yoksa kıyamette pişman olursunuz.) [S. Ebediyye]

(Ramazandan sonra en faziletli oruç, Şaban ayında tutulan oruçtur.) [Tirmizi]

(Şaban ayında üç gün oruç tutana, Hak teâlâ, Cennette bir yer hazırlar.) [Ey oğul ilmihali]

(Şu beş gecede yapılan dua geri çevrilmez. Regaib gecesi, Berat gecesi, Cuma gecesi, Ramazan ve Kurban Bayramı gecesi.) [İ.Asakir]

(Şabanın 15. gecesini ibadetle, gündüzünü de oruçla geçirin! O gece Allahü teâlâ buyurur ki: “Af isteyen yok mu, affedeyim. Rızk isteyen yok mu, rızk vereyim. Dertli yok mu, sıhhat, afiyet vereyim. Ne isteyen varsa, istesin vereyim.” Bu hâl, sabaha kadar devam eder.) [İbni Mace]

(Cebrail aleyhisselam gelip, “Kalk, namaz kıl ve dua et! Bu gece Şaban ayının 15. gecesidir” dedi. Bu geceyi ihya edenleri Allahü teâlâ affeder. Yalnız, müşrik, büyücü, falcı, cimri, kinci, müşahin, içkici, faizci ve zaniyi affetmez.) [Taberani] (Müşahin, bid’at ehli demektir.)

(Rahmet kapıları dört gece açılır. O gecelerde yapılan dua, reddolmaz. Ramazan ve Kurban bayramının birinci gecesi, Berat ve Arefe gecesi.) [İsfehani]

(Allahü Teâlâ Berat gecesinde, kâfirler hariç, müminleri mağfiret eder. Kindarları da, bu huylarını bırakıncaya kadar mağfiret etmez.) [Taberani, Beyheki]

(Allahü Teâlâ, Şabanın 15. gecesinde müşrik ve müşahin hariç herkesi affeder.) [İbni Mace]

(Allahü Teâlâ, Şabanın yarısının [Berat] gecesinde, dünya semasına tecelli eder. Benikelb kabîlesinin koyunlarının kıllarından daha çok kimsenin günahlarını affeder.) [İbni Mace, Tirmizi]

(Dört gecenin gündüzü de gecesi gibi faziletlidir. Allahü teâlâ, o günlerde dua edenin isteğini geri çevirmez, onları mağfiret eder ve onlar bu günlerde bol ihsana nail olurlar. Bunlar: Kadir gecesi, Arefe gecesi, Berat gecesi, Cuma gecesi ve günleri.) [Deylemi]

(Allahü Teâlâ, Şaban ayının 15. gecesinde rahmetiyle tecelli ederek kendisine şirk koşan ve Müslüman kardeşine kin güdenler hariç herkesi affeder.) [İbni Mace]

(Allahü Teâlâ şu dört geceyi hayırla süsler: Kurban Ramazan bayramı gecesi, Arefe gecesi Şabanın yarısının [Berat] gecesi ki, onda eceller, rızıklar yazılır.) [Deylemi]

(Salih akrabayı terk eden, ana babaya asi olan Berat gecesi affa kavuşamaz.) [Beyheki]

İçki içmek, cimrilik, kin gütmek gibi günahları işleyen kâfir olmaz. İmanı düzgünse, günahlarının cezasını çektikten sonra Cennete girer. Sevabları günahlarından daha çok gelirse, Cehenneme girmeden de Cennete gider.

Âişe validemiz buyuruyor ki: Resulullahın, hiçbir ayda, Şaban ayından daha çok oruç tuttuğunu görmedim. Bazen Şaban ayının tamamını oruçla geçirirdi. (Buhari)

Bu geceyi ganimet bilmeli, tevbe istiğfar etmeli, kaza namazı kılmalı, Kur’an-ı kerim okumalı, bilhassa ilim öğrenmelidir. En kıymetli ilim, doğru yazılan ilmihal bilgileridir.

Peygamber efendimiz Berat gecesinde, (Allahümmerzuknâ kalben takıyyen mineşşirki beriyyen lâ kâfiren ve şakiyyen) duasını çok okurdu.

Hazret-i Âişe validemiz, (Ya Resulallah, Allahü teâlâ seni günah işlemekten muhafaza buyurduğu halde, neden Berat gecesinde çok ibadet ettin?) diye sordu. Peygamber efendimiz buyurdu ki:

(Şükredici kul olmayayım mı? Bu yıl içinde doğacak her çocuk, bu gece deftere geçirilir. Bu yıl içinde öleceklerin isimleri, bu gece özel deftere yazılır. Bu gece herkesin rızkı tertip olunur. Bu gece herkesin amelleri Allahü teâlâya arz olunur.) [Gunye]

Nafile ibadetlerin sevabına kavuşabilmek için, ehl-i sünnet itikadında olmak, haramlardan kaçıp günahlara tevbe etmek, farzları kusursuz yapmaya çalışmak, o ameli ibadet olarak yapmaya niyet etmek şarttır.

Hasan-ı Basri hazretleri, Şabanın 15. günü, sanki mezardan çıkmış gibi, yüzü çok solgun görülürdü. Bu üzüntünün sebebini sorduklarında buyurdu ki:

(İlm-i yakîn ile biliyorum ki, günahım vardır. Günahım affedilmezse, sevaplarım da kabul edilmezse, hâlim nice olur diye korkumdan benzim sararıyor.)

Sual: Şabanın 14. mü, 15. günü mü oruç tutulur?

CEVAP

Onbeşinci günü tutulur.

Bünyesi zayıf olanın, Şabanın 15 inden sonra oruç tutmayıp, farz olan Ramazan-ı şerif orucuna hazırlanması iyi olur. Sağlığı yerinde olan ise, Şaban ayının çoğunu, hatta tamamını oruçlu geçirebilir.

Berat gecesinde

Sual: Berat gecesinde, kaderimiz tekrar mı yazılıyor?

CEVAP

Hayır. Kader, ezelde Levh-i mahfuzda yazılmıştır. Sonradan bir şey yazılmaz. Yani, Levh-i mahfuzda olacak değişiklikler ve ömürlerin artması ve kısalması da, ezelde yazılmıştır. Allahü teâlânın ezeldeki ilmi nasılsa, Levh-i mahfuzdaki değişiklikler, ona uygun olur. (Tefsir-i Hazin)

Allahü teâlâ, ezelde, hiçbir şey yaratmadan önce her şeyi takdir etti, diledi. Bunlardan, bir yıl içinde olacak her şeyi, Berat gecesinde meleklere bildirir. (S. Ebediyye)

Sual: Berat gecesinde vefat edecekler, dünyaya gelecekler ve amelleri yazılırmış. Bu gece insanın alın yazısı mı değişir? Yani bu gece ettiğimiz dualar yüzünden alın yazımız değişebiliyor mu?

CEVAP

Alın yazısı iki türlüdür:

Birisi dua ile, sadaka vermekle, iyilik etmekle değişir. Birisi ise asla değişmez. Mesela evlenmemiz, iş sahibi olmamız ya değişen kısımdandır veya değişmeyen. Biz bilemeyiz. Onun için dua ederiz, iyilik ederiz, değişen kısımdan ise o değişir. Mesela birisine bir bela geleceği alın yazısında var ise, yine alın yazısında bu kimse dua edecek o beladan kurtulacak diye yazılır. Biz de dua ederiz o belayı önlemiş oluruz. Berat gecesinde yazılacak olanlar da yine ezelde bildirilmiş olanlardır. Ömrün uzaması kısalması da böyledir. Şu iyiliği yapacak ve ömrü uzayacak yahut şu kötülüğü yapacak ve ömrü kısalacak diye yazılıdır. Demek ki hep iyilik yapmaya çalışmalıyız. Yaptığımız şeyler alın yazımızdır.

Şa’ban ayı, kamerî ayların sekizincisi  olup Rasûlüllah Efendimiz (s.a.v.)’in  ay’ı dır.

Bu itibarla,  bu ayda mümkün olduğu kadar çok salavât-ı şerife okumaya devam etmeliyiz ki, şefâat-i Muhammedî’ye nâil olabilelim.

Salavât: Allah’tan rahmet, meleklerden istiðfâr, mü’minlerden duâ mânâsına gelir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) üzerine çok salavât-ı şerife “Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ ve Nebiyyinâ Muhammed”  okumak, o kimsede Peygamber sevgisi olduğunu gösterir, ümmet-i Muhammed’den olduğuna işâret eder ve Efendimiz (s.a.v)’e yaklaşmaya vesîledir.

Yine  bu ay’da  mümkün olduğunca çok  İstiğfâr-ı Şerîf getirmeli  yani “Estağfirullah-el azîm ve etûbü ileyk” demeli,

Bilhassa   Zât-ı İlâhîden bahseden İhlâs-ı Şerîf (kul hüvAllahü ehad) sûresini çok okumalı,

Geceleri kalkıp teheccüd namazları kılmalı,

Hiç olmazsa bir başında, bir ortasında  ve sonunda olmak üzere, (tercîhen) Cuma geceleri her rekatte bir Fatiha, üç Âyetü’l-Kürsî okunarak birer Tesbih Namazı kılınmalıdır.

Tesbih Namazı, günahların afvına vesîle olan, tam bir tevbe istiğfar makamında, dört rekatli bir namazdır.

 

BERÂET GECESİNİN FAZİLET VE ÖNEMİ

Cenâb-ı Hakk zamanı yarattıðı vakit  onu dilimlere, bölümlere ayırmış; yani senelere, seneleri aylara, ayları haftalara, haftaları günlere, günleri de saat ve dakîkalara taksîm etmiştir.

Bu kısımlardan bazısını da bazısından daha üstün kılmış ve onu kullarına rahmet ve maðfiret vesilesi yapmıştır.

Işte bu müstesnâ ve üstün vasıflarla çok özel hâle gelmiş olan vakitlerden birisi de “Şa’bân-ı Şerîf”in  onbeşinci gecesi yani “Berâet Gecesi”dir.

Berât kelimesi, Berâet’in kısaltılmışı olup, kullanıldığı yerler borçtan, isnad  edilen suçtan kurtulmak manâsına gelmektedir.

Ayrıca, Devlet tarafından vazîfelilere verilen ferman ve ödenilen vergi karşılığında mükelleflere verilen makbuz manâsını da taşır.

Berâet Gecesi fazîleti pek büyük bir gecedir. Bunun en başta gelen sebebi ise; Kur’ân-ı Kerîm’in indirilişinin birinci safhası olan “Inzâl”în  yani Levh-i Mahfuz’dan Dünya semâsına top yekün indirilme hâdisesinin  bu gecede vâkî olmuş olmasıdır..

Cenâb-ı Hak celle celâlühü  bu hususta Duhân Suresinin ilk âyetlerinde şöyle buyurur.

“Hâ Mîm, (Helâl ile harâmı, vesâir hükümleri) açıkca bildiren (bu) kitâb’a (hazreti Kur’ân’a) yemîn ederim ki; hakikâten biz onu mübârek bir gecede indirdik.

Muhakkak Biz Azîmuşşan (onunla inanmayanların uðrayacakları azâbı) haber vericileriz. (O, öyle bir gecedir ki) her hikmetli iş, nezdimizden sâdır olan bir emirle, o gecede ayrılır”.

Hiç şüphe yok ki, Kur’ân-ı Kerim, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e, Nübüvvet ve Risâlet vazifesi tebliğ edilirken bir Kadir Gecesinde gelmeye başlamıştır  ve buna “Tenzil”denir. Bir de “İnzâl” vardır.

Tenzil,  Kur’ân-ı Kerim’in, vakti geldiğinde  ve sebepleri zuhur ettiğinde sûre sûre, âyet âyet Cibrîl-i Emîn vasıtasıyla, Beytü-l-İzze’den Rasûlüllah  Efendimiz’e  indirilmesi demektir.

İnzal ise, Kur’an-ı Kerim’in asıl nüshasının bulunduğu “Levh-i Mahfuz”dan dünyâ semâsında bulunan  Beytü’l-İzze’ye toplu olarak  inmesi ve indirilmesidir.

BERÂET GECESİNDE NE YAPILMALI?

Sene içerisinde Kandil Geceleri diye ifade edilen mübârek geceler arasında  ayrı bir mânâ ve yeri olan, Kur’ân-ı Kerim de “Fî leyletin mübâreketin” ifadesiyle mübârek bir gece olduðu beyan buyurulan “Berâet Gecesi”nin nasıl ihyâ edilmesi gerektiðini, feyz ve bereketinden nasıl istifade edileceði husûsunu Hazreti Ali kerremAllahü veche efendimizin rivâyet ettiği bir hadis-i şerifte, sevgili Peygaberimiz(s.a.v.) şöyle ifade buyurmuşlardır.

Şa’bânın yarı (onbeşinci) gecesi olduğu vakit, gecesinde (ibâdet  için) kalkınız. Gündüzünde oruç tutunuz.

Zirâ Allâh-ü Teâlâ o gece güneşin batışı ile (beraber) dünyâ semâsına rahmetiyle tecellî eder de (şöyle) buyurur:

Benden mağfiret dileyen, günahlarının bağışlanmasını isteyen yok mu? onu bağışlayayım! Bir rızık isteyecek yok mu? ona rızık vereyim! Bir dertli yok mu? (istesin de) âfiyet vereyim! buyurur ve bu (dâvet) tanyeri ağarıncaya kadar devam eder”.

(Terğîb ve Terhib c, 2. S 473)

Berâet Gecesinde, “HAYIR NAMAZI” adıyla, yüz rek’atlik  bir nâfile namaz kılınması Allah dostları tarafından önemle tavsiye edilmiştir.

Allah rızâsı için bu namazı kılabilen  kimseler,  o sene içerisinde ölürlerse, biiznillah şehidlik mertebesine  nâil olurlar.

Ayrıca; üzerinde kaza namazı borcu olanların, hiç olmazsa bir günlük kaza namazı kılmaları ve Cenâb-ı Hakk’a duâ ve niyazda bulunmaları, bilhassa  küllî bir tevbe ve istiðfar olmak üzere (mümkünse) bir de Tesbih Namazı kılınması önemle tavsiye  edilmiştir.

ŞABAN AYI VE BERÂET GECESİ HAKKINDA PEYGAMBER EFENDİMİZ’DEN VÂRİD OLAN   BAZI MÜBÂREK SÖZLER:

Receb Allah’ın ay’ı, Şa’ban benim ay’ım, Ramazan ise ümmetimin ay’ıdır.

Şaban ayının diğer aylara üstünlüğü benim diğer Peygamberlere olan üstünlüğüm gibidir.

Ramazan ayının diğer aylara üstünlüğü, Allah’ü Teâlâ’nın kullarına olan üstünlüğü gibidir.

Allah’ü Teâlâ kullarının amellerini bu ayda yükseltir.

Ey Eshâbım! Bilir misiniz bu ay Şaban ismi ile niçin isimlendi? buyurdu.

Oradakiler: Allah ve Rasûlü daha iyi bilir dediler. Aleyhissalâtü ves-Selâm Efendimiz:

Çünkü bu ayda çok hayrılar bulunur. Allah’ü Teâlâ, rahmeti yüz cüz kıldı. Doksan dokuzunu yanında tuttu, yer yüzüne bir cüzü indirdi. Bundan dolayı mahlûkât merhamet eder de hayvan yavrusuna zarar gelmesin diye ayağını kaldırır.

Şabanın yarısı gecesi Cebrail bana geldi ve: Ya Muhammed bu gece, semanın ve rahmet kapılarının açıldığı gecedir. Kalk namaz kıl, başını ve ellerini semaya kaldır dedi.

Ben: Ey Cebraîl bu gece nedir? Dedim. Cebraîl:

Bu gece üç yüz rahmet kapısının açıldığı gecedir. Bu gece Allah’ü Teâlâ, Allah’a şirk koşanlar, sihirbazlar, içki içenler, zina edenler, fâiz yiyenler, ana-babasına âsî olanlar, söz taşıyanlar, ve sıla-i rahmi terk edenler hariç, bütün kullarını mağfiret buyurur. Bunlar ise, tevbe edip günahları terk edinceye kadar mağfiret  olunmazlar .

Kim Şa’ban ayının evvelinden üç gün, ortasından üç gün, sonundan üç gün oruç tutarsa, Allah’ü Teâlâ ona yetmiş âbid sevabı yazar, o kimse sanki Allah’a yetmiş sene ibadet eden kimse gibi olur. O sene içinde ölürse şehit olarak ölür.

Kim Şa’ban ayına hürmet eder, Allah’tan korkar, onun tâatı ile amel eder, günahtan nefsini korur ise, Allah’ü Teâlâ onun günahlarını mağfiret eder ve onu o sene içinde olacak belâların ve hastalıkların hepsinden emin eder.

Kadir gecesinden sonra, Şa’ban’ın yarısı (Berâet) gecesinden daha üstün gece yoktur.

Kim bayram gecelerini ve Şa’ban’ın yarısı  (Berâet) gecesini ihyâ eder (o geceyi Allah’a ibadetle, tevbe istiğfar ederek, kazâ ve nâfile namazlar kılarak, Kur’an okuyarak geçirir) se, kalplerin öldüğü gün onun kalbi ölmez .

Cenâb-ı Hak; kalbî, lisânî, bedenî ve mâlî her türlü ibadetlerimizi Yüce dergâhında en güzel surette kabul buyursun.    Âmîn…

Berâetiniz nurdan, kandiliniz mübârek olsun. 

ŞA’BAN AYINDA ORUÇ

Şaban ayında mümkün olduğu kadar  çok oruç tutmaya çalışılmalıdır.

Çünki Allah’ın Rasûlü(s.a.v.): “Ramazandan sonra en faziletli,Allah’a en sevimli oruç, Şa’ban ayında tutulan oruçtur” buyurmuşlardır.

Mü’minlerin anneleri Hazreti Aişe-i Sıddîka ve Ümmü Seleme (r.a.) vâlidelerimiz anlatıyorlar. “Rasûlüllah (s.a.v.) Ramazan ayından sonra hiç bir ay’da Şa’ban ayındaki kadar oruç tutmamıştır.”

Zeyd bin Üsâme (r.a.) anlatıyor. “Ey Allah’ın Rasûlü! Sizin Şa’ban ayında tuttuğunuz kadar hiç bir ayda oruç tuttuğunuzu görmüyorum” dediğimde, şöyle buyurdular.

“Şa’ban ayı Receb ile Ramazan arasında öyle faziletli bir aydır ki, insanlar bundan gâfildir. Bu ayda ameller âlemlerin Rabbına yükseltilir. Bu sebeple, ben de amellerimin oruçlu iken yükseltilmesini istiyorum”

Nâfile oruçların en faziletlisi hakkında, İmâmı Tirmizi (r.h), Hazreti Enes (r.a.)’in şöyle dediğini nakleder.

Rasûlüllah (s.a.v.)’a Ramazandan sonra en faziletli oruç hangisidir? diye sorulunca: “Ramazan’a  ta’zim için “Şaban” ayında tutulan oruç” buyurdu.

Hangi sadaka daha faziletlidir? Denilince: “Ramazan ayında verilen sadaka” buyurdu.

Mü’minlerin annesi Hazreti Âişe (r.a.) bildiriyor:

Peygamber (s.a.v.) Şa’ban ayının tamamını oruç tutardı. Ben kendisine: Yâ RasûlAllah! Oruç tuttuğun ayların  en  sevimlisi Sana Şa’ban ayı mıdır? Dediğimde; şöyle buyurdu.

“Yâ Âişe, Allah bu sene içerisinde ölecek kimseleri Şa’ban ayı içerisinde yazar. Ben de ecelimin oruçlu iken gelmesini (yazılmasını) istiyorum”. (Terğîb ve Terhîb Cild, 2, S.467-468)

Unutulmamalıdır ki, dünyâ üç günden ibarettir.

Biri “dün” dür geçmiştir. İbret alınacak gündür. Geri gelmesi mümkün değildir.

Biri “bugün”dür. Ganîmetdir. Amel etme günüdür.

Diğeri de “yârın”dır ki emeldir. Tehlikelidir.Ona çıkıp çıkmayacağımızı bilmiyoruz..

Aylar’da böyledir. Receb geçmiştir, tekrar dönmez.  Ramazan gelecektir, fakat ona kavuşup kavuşamayacağımızı bilmiyoruz.

Şa’ab ise iki ay arasında bir vâsıtadır.  O ay da ibâdetle meşgul olmayı ganîmet bilmek icâb eder.

Şa’ban ayının yarısı gecesi hakkında Allah-ü Teâla Kur’an-ı Kerimde Duhân Sûresinin ikinci âyet-i kerimesinde; (O, öyle bir gecedir ki) her hikmetli iş, (sene içerisinde meydana gelecek doğumlar, ölümler, rızık  vesaire gibi işler) nezdimizden sâdır olan bir emirle, o gecede ayrılır”buyurur..

Binâenaleyh; kader, kazâ. ölüm, doğum, rızık vesâir hususlar bu ay’da görüşülüp karara bağlanacağından ve en mühimi Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) ifadesiyle Ameller bu ayda Allah’a arz olunacağından” Receb-i Şerife gösterilen hürmet ve ta’zim, muhakkak bu ay’a da gösterilmeli, hatta daha uyanık ve hassas olunmalıdır.

ŞA’BAN  KELİMESİNİN  İFADE ETTİĞİ MANALAR

Şa’ban kelimesi beş harf olup, ifâde ettiði bir çok mâna olmakla beraber hayırlar bu ay’da şûbelendiði için kendisine bu isim verilmiştir.

Tasavvuf  âlimleri, “Şa’bân kelimesindeki  beş harfden her harf  ile Mü’minlere atıyye (İlahî hediye ve ihsanlar)  verilir” demişlerdir.

(Şın), şeref ve şefâate,

(Ayn) izzet ve kerâmete,

(Be) birr-u ihsâna ve berâete,

(Elif), ülfet ve  muhabbete,

(Nun) ise  Allah’ın nûruna delâlet  eder.

Aynı  zamanda (Be) harfinin kelimenin tam ortasında olması bu ayın ortasının yani onbeşinci gecesinin Berâet Gecesi olmasına işârettir.

Hikmet ehli büyükler; “Recep, beden temizliği yani günahlardan istiğfar için,

Şa’ban, kalp temizliği, ayıplardan kalbi ıslah için, Ramazan, ruh temizliği yani kalpleri nurlandırmak için, Kadir Gecesi, Allah’ü Teâlâ’ya yaklaşmak içindir” demişlerdir.

Allah’ın rahmet ve mağfiretini, Peygamber sallAllahü aleyhi vesellem’in şefâatini uman Mü’min kişi, bedenini Receb de, kalbini Şa’ban da, rûhunu Ramazan da temizlemelidir.

Bir kimse bedenini Recep de, kalbini Şa’ban da temizlemez ise, rûhunu Ramazanda nasıl temizler?.

 

Sevgi Yoluyla